1. bu yıl çok sevdiğim, fikirlerini ve hayatı yaşama biçimini çok önemsediğim bir dostumun kahve konusundaki yaklaşımlarını ve hayatına uyarlayışını adım adım gözlemleyerek edindiğim yeni bağımlılığım.

    yılların kadim çay tiryakisi olarak kahveye hep biraz mesafeli durdum. daha elitist bir yanı vardı benim gözümde nedense kahvenin. hele ki o mugların. zaten ara ara türk kahvesi içerek kahve isteğimi karşılıyordum kendimce sonuçta bizim memleketin kahvesi canım:) mecbur kaldığım bazı günlerde ise nescafe ( ama mutlaka sütlü) tüketerek bu olayı kendimce dengeliyordum. dengelediğimi ya da kahve içtiğimi sanıyordum daha doğrusu.

    ama bu yıl söylem olarak çok elitist görünse de meşhur tanımı ile üçüncü nesil, benim terimim ile gerçek kahve ile kesişti yolum. gün içinde bir ya da iki tane içmezsem gerçekten kendime gelemediğimi görüyorum. evime öyle koca kahve makineleri falan da almadım. bildiğiniz french press... ama ne menem bir şeymiş bu, yıllardır bu tadı nasıl da anlayamamışım diye hayıflanıyorum.

    çayın yeri hala apayrı gözümde ve gönlümde ama gerçek kahve buymuş. bu arada kahveyi lütfen starbucks, gloria jeans, kahve diyarı vb bilimum asortik mekanlardan temin etme yoluyla kendinizi oraya mahkum etmeyin. biraz merak ve araştırma ile güzel kahveye çok daha ucuz ulaşabiliyorsunuz benden söylemesi:)